3 sene önce
3 sene önce

Kemal Okuyan yanıtladı: Gece yarısı kabine değişikliği ne anlama geliyor

TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan ayrıca, gazeteci Şule Aydın'ın salgın, yaklaşan 1 Mayıs ve dış politika gibi konulardaki sorularına da yanıtlar verdi.

 

'Tam kapanma talebi karşısında dikkatli olmak gerekiyor'

 

Aydın, programın açılışını salgının gidişatı ve iktidarın önlemleriyle ilgili sorusuyla yaptı. Dünyada mevcut sistemin salgın karşısında ne kadar hazırlıksız ve düşüncesiz olduğunu belirterek söze başlayan Okuyan son yasakların kısmi bir düşüş yarattığını söyledi ve şöyle devam etti:

 

"Öte yandan tam kapanma çağrıları var, burada dikkatli olmak gerekiyor. Tam kapanma talebi bununla sınırlı kaldığında iktidara altın tepside al dilediğini yap demek oluyor. Sürekli olarak hükümeti tam kapanma gerekiyor, önlem almıyorsunuz diye sıkıştırdığınız zaman hükümetin attığı tüm adımlar meşrulaşıyor. Biz buna kapanma değil kapatma diyoruz. Dolayısıyla bir takım yasaklar geliyor toplumsal hayata, buna karşı kimse bir şey diyemiyor, çünkü zaten kapanma talep ediyorsunuz. Bugünkü sınıfsal düzeni, sermaye diktatörlüğünü sorgulamadan, bunun öncesinde atılması gereken adımları dile getirmeden tam kapanma diyen herkes hükümete yardım ediyor, bunu bilim insaları da yapmasın. Tam kapanma bir kez imkansız, bunu dünyada hiçbir ülke yapamaz.

 

Salgınla mücadelede birkaç tane başarı öyküsü var gibi. Bir tanesi Çin ve Vietnam'ın salgının başındaki uygulamaları. Salgın henüz bütün ülkeye yayılmadan bazı yerleri kısıtladılar, karantina uyguladılar, yayılmayı ciddi şekilde engellediler. Bazı yerlerde hayatı durdurdular, muazzam bir sokağa çıkma yasağı uyguladılar. Bunun için kaynakları vardı, insanların aç kalmasını, mağdur olmasını engellediler. Böylece Çin salgını kontrol altına aldı, durduramadı ama kontrol altına aldı.

 

Diğer örnek ise İngiltere, salgından en çok yara alan ülkelerden biriydi. Çeşitli önlemler denendi ama işe yaramadı. Yaygın aşı vaka sayılarını aşağıya indirdi. Şu an İngiltere diğer Avrupa ülkelerine göre vaka sayılarını azaltmış durumda. Nüfusun önemli bir bölümünü aşılamak işe yarıyor demek ki. 

 

'Tam kapanmanın tüm yükünü işçilerin sırtına yükleyecekler'

 

Türkiye'de ise hâlâ yeterli aşı olmadığını söyleyen Okuyan sözlerine şöyle devam etti:

 

"Dediğim gibi tam kapanma imkansız, bugün dünyada hiçbir ülke üretimi durduramaz. Fabrikalar çalışmaya devam ettiği sürece burada yayılma sürüyor, eve de taşınıyor, bu bir kısır döngü. Ama yaşamsal olmayan sektörler durdurulabilirdi. Buralarda çalışanların işçilerin haklarını koruyarak, ayakta kalmalarını sağlayacak destek verilmeliydi, kısa çalışma ödeneğiyle filan değil. Toplu taşımalarda, iş yerlerinde önlemler alınmalıydı ama buralara baktığımız zaman neredeyse hiçbir şey yapılmadı. Birçok iş yerinde hiçbir önlem alınmış değil, hiçbir denetim yok. Salgın olan iş yerlerinde salgın gizleniyor. Bunu yapmadan tam kapanma deniyor. Tam kapanma olsa tüm yükünü işçilerin sırtına bindirecekler, artı patronlar da kapanmayı istemiyor çünkü onlar da kâr beklentisi içindeler. Zorunlu sektörle zorunlu olmayanları ayırmak bile planlı bir ekonomiyle mümkün. Ücretsiz maske dağıtımı yapılmalı, toplu ulaşım sayısı artırılmalıydı. Şehirlerarası otobüsler yatıyor, bunlar bir planlamayla yapılabilirdi. İş yerlerini denetlemek mümkün. Başından beri söyledik, en başta ciddi bir kapanma mümkündü. Bugün çok yayılmış durumda, o yüzden de bu önlemlerle mümkün değil kontrol altına almak.

 

Akılsızca işler yapılıyor, havalar güzelleşiyor, insanları eve tıkıyoruz. O evlerde birçok insan dışarıda çalışmak zorunda. Evde daha az vakit geçirseler yayılma azalacak ancak ancak biz parkları bahçeleri kapatıyoruz. Şu anda yapılması gereken çok yaygın aşılama ve önlemlerin artırılması. Virüsün yayıldığı en temel alanlardan bir tanesi hastaneler, hiçbir önlem alınmıyor hâlâ. Hastanelerde kullandıkları özel maskeleri haftada bir değiştirebiliyor sağlık çalışanları. Çalışan insan sayısı azaltıldığı için korkunç bir karmaşa yaşanıyor."

 

'Sağlık gerekçesiyle pankart asmak yasaklandı bu ülkede'

 

Bugün hekimlerin en çok dile getirmesi gereken talep özel hastanelerin kapatılması olmalı, başta Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın hastanesi olmak üzere. Yoğun bakım üniteleri dolmaya başladı deniliyor, boş duruyor özel hastanelerde. Bir bölümü korona hastalarına özel tedavi uyguladığını söyleyerek büyük paralar kazanıyor. Çok somut bazı talepler var bunların dile getirilmesi lazım, diğer türlü kapanma dedikçe istedikleri gibi oynuyorlar bu toplumun yapısıyla. Sağlık gerekçesiyle bu ülkede pankart asmak yasaklandı, bu bir şaka olmalı. Bu neyle meşrulaşıyor, kapanma istiyordunuz alın size kapanma. Buna ana muhalefetin yanıtı İstanbul'daki tüm binalarını kapatmak oldu. AKP'nin koronayı istediği gibi kendi politikaları, çıkarları doğrultusunda kullanmasına engel olmak zorundayız, TKP olarak buna niyetimiz yok. Biz son derece sorumlu davrandık, öte yandan bir yılı geçti bu salgının bütün toplumsal unsurları tahrip etmek istemesine izin vermememiz gerekiyor. Kültür sanat alanı bitti, siyaset alanı, işçi hakları daraltılıyor, bütün bunları kapanma diyerek yapıyorlar. Buna izin vermemek gerekiyor."

 

'1 Mayıs bir sembol değil, mücadele günü'

 

Aydın, TKP Genel Sekreteri'ne ikinci olarak 1 Mayıs'la ilgili iktidarın yasaklamaları hakkında düşüncesini ve TKP'nin planını sordu. Okuyan 1 Mayıs'a yaklaşımlarını ve bu yılla ilgili değerlendirmelerini şöyle ifade etti:

 

"1 Mayıs bizim için sembol değil, bir mücadele günü, bir vesiledir. Biz 364 gün yatıp bir gün işçi sınıfının bayramını kutlamayacağız. Tarihten gelen bir anlamı var 1 Mayıs'ın. Şu önemli tabi, her yıl içinde bulunulan özgün koşullarla ilgili bağlantısının kurulup 1 Mayıs'a öyle bir anlam verilmesi gerekir. Biz 1 Mayıs'a emekçilerin mücadele azmini artırması ve örgütlü davranış geliştirmesi için bir araç gözüyle bakıyoruz. Bu yıla gelirken şöyle bir tablo var, kutlama konusunda bir kural haline gelen bir olgu var KESK, DİSK, TTB ve TMMOB bir araya gelip bir plan yapıyordu, biz parti olarak bazen bu planın parçası sayıyorduk, kafamıza yatmadığında da kendi planımızı yapıyorduk. Bu yıl 30 Nisan için başvuru yapılsın denildi. Böylesi günlerde ne kadar kalabalık, etkili bir araya gelişler olursa o kadar iyi. 1 Mayıs aslında esas itibarıyla bir inatlaşma değil, inatlaşma olduğunda bu ülkede illa bir şeyler yapılır, 2015'te biz Taksim'e çıktık, çünkü çok bağırdı çağırdı iktidar çıkartmayacağız diye ve çıktık. Ancak bir 1 Mayıs asıl anlamını burada bulmaz. 1 Mayıs'ın asıl anlamı işçi sınıfının örgütlü davranış geliştirmesi ve güncel meselelere dönük tavır göstermedi.

 

Biz bir çalışma başlattık, 1 Mayıs öncesi halkın taleplerini dile getiren bir açıklama yaptık ve bunun çalışmasını yapmaya devam ediyoruz. KESK, DİSK, TTB ve TMMOB'un girişimlerine bakıyoruz, buradan kitlesel bir şey çıkmayacak gibi görünüyor. Biz parti olarak kendi değerlendirmenizi yapıyoruz. Tabii bir yandan da siyasi iktidarın yasakçı tutumuyla hesaplaşmamız gerekiyor, burada bir kara mizah var artık. Pankart asmanın salgınla nasıl bir ilgisi var. Bir yandan da cenaze törenlerinde, toplantılarda, toplu iftarlarda bir araya geliyorlar. Ben kuralı koydum, yasakladım… Bu kadar basit değil, burası 80 milyonluk bir ülke. Böyle yönetemezsiniz bir ülkeyi."

 

'AKP'nin iktidar bloğu çatladı ve birbirlerinin ayağını kaydırıyorlar'

 

Programın devamında kabine değişikliği gündemi konuşuldu. Aydın, Okuyan'a gece yarısı kabine değişikliğiyle ilgili düşüncelerini sordu. Okuyan bunun önemli bir gelişme olduğunu söyleyerek şöyle değerlendirmelerde bulundu:

 

"AKP'li bakanların geçmiş ve bugüne bakıldığında bulaştığı ilk yolsuzluk iddiası değil bu. Ama bu kadar kısa sürede, genellikle kelle verme kültürü olmayan Erdoğan'ın bu kadar hızlı davranması şunu gösteriyor; çok sıkışmışlar. Belli ki üst üste gelen 128 milyar dolar ve yolsuzluk başlığı gösteriyor ki bir gerilim var, eskiden bunları ciddiye almazlardı. Nutuk dağıtımını engelleyen milli eğitim müdürü de görevden alınmış bugün. Ekonomik güçlükler iç dokusunu da bozar iktidarın. Genellikle bilgiler kurumların içerisinden gelir, öyle gözüküyor ki pasta daraldıkça, ekonomik zorluklar arttıkça, AKP'nin iktidar bloğu çatlamaya başladı ve birbirlerinin ayağını kaydırıyorlar. İktidarla ilgili irili ufaklı son gelişmelerin önemli bir bölümününiçeriden geldiği belli. Buna direnci de kalmamış Erdoğan'ın ve engellemeye çalışıyor. 128 milyar dolar meselesini de çok kötü yönettiler. O kadar komik bir tablo var ki, muhalefetin de odaklandığı nokta 'kime sattınız' hikayesi. Çünkü meselenin özünü orası da görmek istemiyor, 128 milyar doların gittiği mekanizma sermaye sınıfına kaynak aktarımı, bunun adını koyalım, koymuyor muhalefet. Emekçi halkın sırtına finansal politikalar denilerek büyük bir yük bindirildi. Kamu kaynaklarında açılan gedikler halkın sırtına binmiş durumda. İş kime sattığa kilitlendi, buradan bir şey çıkmayabilir. Doğru soru kime satıldığı değil, niye sattınız sorusudur. Türkiye'de kamu kaynaklarından sermaye sınıfına kaynak aktarılıyor, bu gruplar AKP'lidir değildir bize ne? Mini kabine değişikliğinde de aslında tek kişi değişecekti, buraya odaklanılmasın diye bir paketin içine sıkıştırdılar. Yoksa belli ki Ticaret Bakanı'nın derhal görevden alınması planı vardı.

ABD-Rusya gerilimi ve Karadeniz'deki son gelişmeler…

Programa dış politika gündemiyle devam edildi. Aydın, ABD'nin Karadeniz'deki hamlelerinden söz açtı ve Okuyan'ın son gelişmelerle ilgili değerlendirmeleri şöyle oldu:

"ABD adım adım gerilimi tırmandırma stratejisiyle hareket ediyordu, çok ciddi yığınak yaptı. Rusya'nın çok büyük bir avantajı var, Putin ekibi çok ciddi bir deneyim biriktirdi, tarihten ders de çıkarmış durumdalar. ABD'nin hamlelerini çok sert karşıladılar. Putin'in bugünkü konuşması da çok sert. Rusya gibi büyük bir devlet 'bize karşı düşmanca tutuma asimetrik yanıt vereceğiz' diyor, simetrik değil, yani ölçülü değil, yaptığınızdan çok daha fazlasını göreceksiniz dediler. Ve bunu gösterdiler. Sembolik bir örnek vereyim, Karadaniz'de tatbikat yapıyor Rusya, üstelik de gerçek füzeler kullanarak yapıyorlar. Hazar Denizi'ndeki su yollarından Hazar donanmasını Karadeniz'e taşıdılar, bu ağır bir yanıt. Biden'a sen iki gemiyi Boğaz'dan geçireceksin ama biz daha büyük işler yapıyoruz dedi. Ve Biden durdurdu bu adımı. ABD yönetimi bellki Rusya'nın resti gördüğünü görmüş oldu. Rusya bu saatten sonra askeri gerekçelerle geri adım atmaz. ABD'nin Rusya'dan bu kadar hızlı bir tırmandırma beklediğini düşünmüyorum. Sovyet döneminde hazırlanan raporlarda biz üzerine gittiğimizde savaşı göze alamazlar, geri adım atarlar diye raporlar hazırladığını görüyoruz ABD'nin. Putin yönetimiyse tam tersini söylüyor şu anda.

 

'Castro hanedanlığı bakış açısı kasıt değilse cehaletin ürünü'

 

Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Küba Komünist Partisi kongresiyle ilgili "Castro hanedanlığı sona mı erdi?" şeklindeki bakışı değerlendiren Okuyan, bu söylemin eğer kasıt yoksa bir cehaletin ürünü olduğunu söyledi. Raul'un dış kapının mandalı olmadığını belirten Okuyan, Komünist Parti söz konusu olduğunda Fidel'den daha önce komünist olduğunu ve marksizmle daha erken yaşlarda tanıştığını ifade etti. Okuyan, Fidel ve Raul arasındaki ilişkinin kardeşlik ilişkisinden çok yoldaşlık ilişkisi olduğunu ve Raul'un Fidel hayattayken de birçok başlıkta kritik bir isim olduğunu belirtti. Küba Komünist Partisi'nin kongre sürecinden de bahseden Okuyan, Türkiye'de düzen siyasetinde görmeye alışkın olduğumuz kongrelerden çok uzak gerçekleştiğini, aylara yayılan bu sürecin çok disiplinli bir şekilde gerçekleştiğini söyledi.

 

'Belediyeler aracılığıyla insan kaçakçılığı şaşırtıcı bir tablo değil'

 

Aydın, Küba'da bunlar yaşanırken aynı tarihlerde Türkiye'de devlet eliyle belediyeler aracılığıyla insan kaçakçılığı yapılmasının Okuyan'ı şaşırtıp şaşırtmadığını sordu. Okuyan'ın bu soruya yanıtı şöyle oldu:

 

"Şaşırtmıyor çünkü iktidarın ikiyüzlülüğünü zaten biliyoruz. Vatan, millet bu işin hikaye kısmı. Her şeyin ticaretini yapan ve bununla övünen bir zihniyetin insanların gitme eğilimini ticarete dökeceği çok belli. Baya sistem de kurmuşlar, gri pasaportlar, belediyelerle bağlantılar kurulmuş. Şaşırılacak hiçbir şey yok. Her şeyi mübah gören bir iktidar bu gri pasaportları da bu amaçla kullanmış. Arada birileri para kazanmış. Hiç şaşırmadım. Ben bu ülkede olan herhangi bir şeye şaşırmamak gerektiğini öğrenmiş birisiyim. Durum bu ve bunu değiştirmeye çalışıyoruz. Çok büyük öfke patlaması yaratacak şeyleri her gün her gün göre göre kanıksanan bir ülkede yaşamak istemediğimiz için bu düzen değişmeli diyoruz. Haberlere baktığınızda günde 20, 25 tane isyan konusu var. Bir de duyulmayanlar var."

Kaynak: (BHA) – Beyaz Haber Ajansı

Paylaşın

SON DAKİKA

Pin It on Pinterest

Login